Ahmed-i hani (Ehmedê Xani) kimdir

Kürdistan tarihindeki Kürt dili, kültürü ve edebiyatı için önemli bir köşe taşı olan Ehmedê Xané 1651 yılında şeyh İlyas’ın oğlu olarak Hakkari’nin Xani köyünde doğduğu belirtiliyor. Ancak bazı araştırmacılaragöre de Xané aslen Hakkari’li olup ailesinin 1592 de yerleştiği Serhat’ın bu günkü Doğu Beyazıt ilçesinin Dizasor’un (ortadirek ) da doğduğu söyleniliyor. Xani aşiretine mensup olan Ehmed’in adı zamanla Xani soyadıyla anılmış olmasının nedeni ise, o dönem Kürt halkının içinde bulunduğu koşullarla bağlantılı yerleşim alanından ve mensup olduğu aşiretsel bağlardan kaynaklı karşılıklı bağımlı ilişkilerden ötürü oluyor. Ancak bazı rivayetler Ehmed’in Xané soyadıyla anılmasının nedenini Hakkari’de doğduğu köyün isminin Xani olmasını gösterirken, bazıları da annesinin adının Xané olmasını neden olarak gösteriyor.
Ehmedé Xané ilk okumayı kendi evinden, o dönemin babası Şeyh İlyas’tan öğreniyor. Daha sonra önce Ahlat ve Bitlis medreselerinde öğrenim görüyor, sonrasında da Botan ve Mezopotamya’da devam ediyor. Küçük yaşta meraklı olan Ehmedé Xané Ahlat, Bitlis, Botan medreselerinde öğrenci olarak bir çok konuda öğrenim görüyor. Feqiye Teyran’ı, Ehmede Ciziri’yi araştırıp onların Kürt dili ve edebiyatı için yaptıklarına hayran kalıyor. Bununla da yetinmeyen Xané, diyar diyar dolaşarak bilimleri, bilinmeyenleri, öğrenme seferine çıkarak Şam, Halep, Bağdat medreselerinde filozofik çalışmaları, Hipokrat’ı, Platon’u, Aristo’yu, Farabi’yi, Şahabattin Sühreverdi’yi, Muhyettini Arabi’yi, İran, Kirmaşah,İsfahan ve Tebriz medreselerinde Ali Heriri’yi ,Firdewsi’yi,Ömer Hayyam’ı,Nizami’yi Cami’yi , okuyarak onları içselletirdiği söyleniliyor. Böylelikle yaşam felsefesini oluştururken hem ulusal, hem evrensel entelektüel değerlerden besleniyor.
Yaşadığı dönem koşullarında Kürdistan toplumunun içler acısı durumunu, Kürdistan’ın, dönemin egemen güçleri olan Osmanlı ve Fars devletleri arasında bölüştürülmüş olmasının toplumda yarattığı ruhsal parçalanmışlığı gözlemleyen Xané, kendiside bunun çelişkisini yaşıyor ve bu nedenle çözüm ve hakikat arayışını güçlendiren ve okuma, öğrenme ve yazmayı seven bir insan olarak Mezopotamya ve İran medreselerinde de İslam felsefesini, astronomi, şiir ve sanatın tekniğini, Suriye medreselerinde antik yunan felsefesini,öğrenmek için uzunca yıllar öğrencilik hayatı yaşıyor. Bazı araştırmacı ve yorumculara göre Ehmedé Xané’nin bu arayışı Mekke ve Mısır’a kadar uzanıyor.
1674 yılında Xani, İshak Paşa Sarayı’nın temeli atılırken orada olan Xané toplanan halka uzun bir konuşma yapıp, dua okuyarak topluluğun dikkatini çekiyor. Kendi hayallerine uygun Kürt halkının birliğini sağlayarak nitelikte önder kişilikler arıyor. O dönem Beyazıt’ta Muradiye camii’inde imamlık, Beyazıt Beyi Mir Muhammed’in yanında divan katipliğini yapan Xani, burada bir yandan Nubihara Biçukan’ın, Aqideya İmne’nin ve Mem u Zin’in birçok bölümünü yazarken, öte yandan mir şahsında Kürt aristokrasisinin işbirlikçi yüzünü, Kürt halkının içinde bunduğu ulusal parçalılık karşısında anlayış ve kavrayış noksanlığını tespit ediyor. Mirlerin Osmanlı genel politikasına bağlı olup, bey olmaktan, kendi ailesel, sınıfsal çıkarlarını korumanın ötesinde bir şey yapmadıklarını ve birleştirici olarak düşündüğü kendi ideallerine uygun önderliksel niteliklere sahip olamadıklarını acıyla görüyor. Ama yine de mirlerle ilişlilerini koparmayan Xani, gerek gençlik çağında uzun süre meclisinde bulunduğu Botan mirliği başta olmak üzere diğer mirliklerle ilişkiler içerisinde oluyor, mirlerin kendi dar çıkarları yerine birleşmelerini ve kendi egemenliğinde bulundurdukları Kürt toplumunun birliğini sağlamaları için çabalıyor. Ancak buna göç getiremiyor ve başarılı olamıyor. Ulusal birliğin, toplumsal özgürlüğün ve önderliğinin oluşumunun önünde yine zulüm saltanatlarıyla ilişkili olan mirlerin şahsında Kürt aristokrasisi ve onun işbirlikçi karakterinin engel olduğunu eserlerinde hayıflanarak anıyor.
Ehmedé Xané yaşadığı Kürdistan toplumunun parçalanmış ve Arap, Fars ve Acem ( Osmanlı ) lerce sömürge statüsünde bulunmasına hiçbir zaman tahammül edemiyor. Bu tahammülsüzlüğünü de “Ger dê hebûya me îttîfaqek Vêk ra bikira me înqiyadek Tekmîlê dikir me dîn û dewlet Teshîlê dikir me îlm û hîkmet” deyişiyle dile getiriyor. Yani Kürt toplumunun özellikle yazılı sanat ve edebiyatının olmayışının gelecek zaman için bir sorun yaratacağını görerek Kürtçe yazdığı şiirler ile Mem û Zîn destanında‘eğer bizimde bir hükmümüz, bir birliğimiz ve bir önderliğimiz olsaydı, biz de Arap, Fars ve Acemin egemenliği altında olmazdık. O zaman Kürtlerin edebiyat sancağını gök kubbeye dikerdim’ biçimindeki özlemleriyle birlikte işliyor. Çünkü feodal Kürt aristokrasisinin beyler- mirler paşalar şahsında Kürdistan toplumunu kendi dar çıkarları için kendi aralarında sömürgeci güçlerin gölgesinde paylaştırdıklarına tanıklık ediyor, ancak onlara direkten cephe açarak üzerine gitme gücünü kendinden bulamıyor. Çünkü örgütlü gücü bulunmamakta, kendisini de var olan önderliksel ihtiyacı karşılamakta yetersiz ve güçsüz görüyor. Böylesi koşullarda yaşayan Xani, 1683-4 yılında öncelikle Nubara Biçukan’ı ( çocukların taze baharı) gençlik çağı olan 1687 de, , Aqideya imane’yi (imamın Akideleri) ve kırk yaşının sonrasında da 1695’te Mem u Zin’i (onlar destanı) yazıyor. Bu eserlerin dışında 74 şiiri tespit edilmiş, yine Coğrafya ve Astronomi ile ilgili ‘Erde Xweda’ adlı eserinin var olduğuna dair yaygın kanı bulunuyor.
Ömrünün sonuna kadar kendisini fikirlerine adamış olan Xané, yaşamı boyunca hiç evlenmemiş, çocuk sahibi olmamıştır. Ancak yaşantısının son dönemlerinde kurduğu Xané medresesi’nde dersler vererek, Kürt çocuklarının yetişmesi için uğraştığı belirtiliyor. 1707 yılında Doğubeyazıt’ta vefat ettiği söylenen Ehmedé Xané’nin mezarı şu anki Doğubeyazıt’taki İshak paşa sayarının içerisinde bulunuyor.
Yazarlığa on dört yaşında başlayan Xané, cumhuriyetin kuruluşuyla başta Kürt medreseler olmak üzere tüm Kürt kurumlarını yasaklanma ( ve Kürt toplumuna kültürel soykırımı dayatması ) sürecine kadar Kürdistan’da bulunan medreselerde bir ekol olarak anıldığı, Kürt medreselerine edebiyat başta olmak üzere astronomi, doğal tıp, Batı, İslami ve tasavvuf felsefesi olmak üzere bir çok konu da nefes aldırmış, ön açıcı olduğu belirtiliyor. Ehmedé Xané bu yaptıklarıyla Kürt medreselerini, Kürt edebiyatına değerli hizmetlerde bulunan biri olarak, ardında değerli yazılı eserler bırakıyor. “MEM Ü ZİN” Xané’nin en zirve yapmış ve en beğenilen toplumsal sanat eseri oluyor. Kaynağı tarihin derinliklerine kadar uzanan Mele Ahmedé Ciziri’nin sözlü “Meme Alan” destanından ilham alarak o destanı yaşadığı çağın yaşantısını ve toplumsal sorunlarını ifade eden bir çözüm arayışına ve adresine kavuşturuyor. Egemenlerin inkar ve imhacı uygulamaları gereği hasır altı edilmiş olsa da, Xané’nin Kürt dili ve edebiyatı için yaptığı bu değerli çalışmaları günümüze kadar ulaşıyor

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Caban el-kurdi (cebanê kurdi) kimdir

"Kürt olmak devletsiz olmaktır" diyen faşizan makale ve Bedel Boseli'nin cevabı

Dr. Abdulrehman Qasimlo